Kapadokya, 60 milyon yıl önce Erciyes, Hasandağı ve Göllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgâr tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkan bölgedir. Kapadokya adının en eski kaydı, MÖ 6. yüzyılın sonlarına , iki erken Ahameniş kralı Darius I ve Xerxes'in üç dilli yazıtlarında Pers İmparatorluğu'nun ülkelerinden biri ( Eski Pers dahyu ) olarak göründüğü zamana aittir . Bu ülke listelerinde Eski Farsça adı Katpatuka'dır . Kat-patuka'nın "Düşük Ülke" anlamına gelen Luwian dilinden geldiği öne sürüldü Kapadokya , Aksaray'da vadi duvarlarına oyulmuş eski bir kilisenin cephesi . Daha sonra yapılan araştırmalar zarf düşündürmektedir Katta münhasıran 'aşağıdaki aşağı' anlamına EtiLuvi karşılığı zanta iken . Bu nedenle, bu öneride yapılan son değişiklik, Kapadokya toponyminin gelişimi için bir başlangıç noktası olarak, kelimenin tam anlamıyla "aşağıda yer" olan Hitit Katında peda ile işliyor. İranlı Hu-aspa-dahyu "İyi atlar ülkesi " nden daha önce türetilen şey, Kat-patuka'nın fonetik şekli ile pek de bağdaştırılamaz . Geçmişte bir dizi başka etimoloji de sunulmuştur. Coğrafyacı Strabo, Roma İmparatoru Agustus döneminde yazılan ''Geographika'' (Coğrafya-Anadolu XII. XIII, XIV) adlı kitabında Kapadokya'nın sınırlarından da bahseder. Bu tarife göre Kapadokya, güneyde Toros Dağları, batıda Aksaray, doğuda Malatya ve kuzeyde Karadeniz' e kadar uzanmaktaydı. Günümüzde ise, Kapadokya olarak adlandırılan bölge, coğrafi oluşumlarının 250 km²' lik bir alanda yoğunlaşmış, başta Nevşehir olmak üzere Kırşehir, Niğde, Aksaray ve Kayseri illerine yayılmış bir bölgedir. En çok ziyaret edilen bölgeler ise; Uçhisar, Göreme, Avanos, Ürgüp, Derinkuyu, Kaymaklı ve Ihlara' dır. Kapadokya bölgesi, doğa ve tarihin bütünleştiği bir yerdir. Coğrafi olaylar Peribacaları'nı oluştururken, tarihi süreçte, insanlar da bu peribacalarının içlerine evler, kiliseler ve manastırlar oymuş bunları fresklerle süsleyerek binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini günümüze taşımıştır. İnsan yerleşimlerinin Paleolitik döneme kadar uzandığı Kapadokya'nın yazılı tarihi Hititlerle başlar. Tarih boyunca ticaret kolonilerini barındıran ve ülkeler arasında ticari ve sosyal bir köprü kuran Kapadokya, İpek Yolu'nun da önemli kavşaklarından biridir. 60 milyon yıl önce 3. Jeolojik devirde Toroslar yükseldi. Kuzeydeki Anadolu Platosu'nun sıkışmasıyla yanardağlar faaliyete geçti. Erciyes, Hasandağı ve ikisinin arasında kalan Göllüdağ, bölgeye lavlar püskürttü. Platoda biriken küller yumuşak bir tüf tabakası oluşturdu. Tüf tabakasının üzeri yer yer sert bazalttan oluşan ince bir lav tabakasıyla örtüldü. Bazalt çatlayıp parçalara ayrıldı. Yağmurlar çatlaklardan sızıp yumuşak tüfü aşındırmaya başladı. Isınan ve soğuyan hava ile rüzgârlar da oluşuma katıldı. Böylece sert bazalt kayasından şapkaları bulunan koniler oluştu. Bu değişik ve ilginç biçimli kayalara halk bir ad yakıştırdı: "Peri bacası". Bazalt örtüsü olmayan tüf tabakları ise erozyonla vadilere dönüştü. İlginç şekilli oluştu. Daha sonraları insan eli, emeği ve duygusu işe koyuldu. Dokuz-on bin yıl öncesine ait yerleşimlerden ilk Hristiyanların kayalara oydukları kiliselere, büyük ve güvenli yer altı kentlerine kadar uzun bir dönemde büyükana bir uygarlık yaratıldı. Kapadokya’ya gitmek için araba ile E-89 ve O-20 otobanlarını kullanabilir, araç yok ise otobüs , uçak ve turlar aracılığı ile gidilebilir.